BEC Chairman Mehmet Ogutcu addressed Foreign Economic Relations Board’s Energy Council
DEİK Enerji Çalıştayı | İstanbul | Ocak 2015 |
Bu rapor İstanbul Aydın Üniversitesi Enerji Politikaları ve Piyasaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (EPPAM) tarafından DEİK Enerji İş Konseyi ile işbirliği doğrultusunda 26 Ocak 2015 tarihinde İstanbul Conrad Otel’de gerçekleştirilen DEİK Enerji Çalıştayı’ndaki konuşmaların deşifresine dayalı olarak hazırlanmıştır. Raporun amacı, küresel enerji sektöründeki fırsatları ve Türk enerji sektörünün bu fırsatlarla örtüşen güçlü yanlarını değerlendirmek maksadıyla düzenlenen DEİK Enerji Çalıştay’ında ele alınan görüşleri ortaya koymak ve yurtdışı yatırım fırsatlarının Türk firmaları tarafından nasıl değerlendirilebileceği ve özel sektör için nasıl bir yol haritası çizileceği hakkındaki yaklaşımları ortaya koymaktır.
OTURUM 1: DÜNYA VE TÜRKİYE ENERJİ SEKTÖRÜNDE EĞİLİMLER VE BEKLENTİLER
Konuşmacı: Sayın Mehmet Öğütçü,The Bosphorus Energy Club ve Global Resources Partners Başkanı
Öğütçü, sözlerine Türkiye’nin dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi hesapladığını belirterek başladı. Bu hedefin, 2023’e kadar olmama ihtimali olsa bile 2033’te gerçekleşeceğine inandığını belirtti. Türkiye’nin küresel rekabet liginde yukarılara tırmanması için enerjinin elzem bir sektör olduğunu aktardı.
Ülkenin enerji alanında küresel sisteme bağlı olduğunu, ancak genel kanının aksine enerjide bağımlılıktan korkulmaması gerektiğini belirtti. Ekonomi alanında hızla gelişmekte olan ülkelerden Kore, Tayvan, Çin, ve Hindistan’ın benzer bir durumda olduğunu örnek verdi. Ülkeler için önemli olan noktanın küresel sistemde dengeleri iyi okuyup, fırsatları iyi görüp, riskleri nötralize etme yöntemlerini bulup çalışmak olduğunu iletti.
Günümüzde enerji sektöründe olan her gelişmenin, Türkiye’nin kararlarını da temelden etkileyeceğini belirtti. Enerji sektöründe geçmiş döneme nazaran günümüzde oyun, oyuncular, oyunun kurallarının değiştiğini belirten Öğütçü, küresel talep manzarasının da değiştiğini aktardı. 2040 yılına kadar dünya talebinde gelişmiş ülkelerin payının yaklaşık %34 olacağını açıkladı. OECD ülkelerinin doyuma ulaştığını, bu ülkelerde enerji yoğun sektörlerden smarter, cleaner dediğimiz sektörlere yönelik bir geçiş olmasından dolayı enerji talebinin azalacağını belirtti. Enerji talebinin Çin ile Hindistan’ın başını çektiği gelişmekte olan ülkelerde yoğunlaştığını, Asya-Pasifik ve Afrika kıtalarında da yüksek bir ivmeyle artacağını ekledi.
2015 yılı için öngörülerin üzerinde duran Öğütçü, Çin ekonomisindeki hızlı büyüşün petrol talebine de yansıyacağını aktardı. Ülkenin petrol ithalatının 2035 yılına kadar 12 milyon varile yükseleceğini, bu rakamlara göre Çin’in ithal etmek zorunda kalacağı rakamın Suudi Arabistan’ın günümüz petrol üretiminden fazla olacağının altını çizdi. Suudi Arabistan’ın farklı alanlarda petrol tüketiminin arttığını, bu gidişle 2050 yılında petrol ithal etmeye başlamasının mümkün olduğunu belirtti. Petrol üreticisi körfez ülkelerinin
yenilenebilir enerjiye yatırım yaptığını ekledi.
Bugün ile 2035 arasındaki dönemde beklenen küresel yatırım miktarının 48 trilyon dolar olduğunu belirten Öğütçü, petrol ve doğal gaz dışında yenilenebilir ve nükleer enerji, dolum tesisleri, rafineri, boru hatları gibi alt sektörlere yatırım opsiyonlarının da yatırımcılar tarafından değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Petrol fiyatlarında yaşanan son gelişmelerin en önemli sebebinin arz-talep arasındaki dengesizlik olduğunu belirten Öğütçü, fiyatların birçok faktöre bağlı olmasından dolayı yapılan projeksiyonların çoğunun temelsiz çıktığını aktardı.
Türkiye’nin bölgesel hub olması konusunda görüşlerini belirten Öğütçü, hub olmanın getirilerinin yanında belli jeopolitik ve çevresel riskler de taşıdığını, kararın bu getiri ve risklerle birlikte değerlendirilip verilmesi gerektiğini söyledi. Ülkedeki kurumsal, finansal alt yapı, arzla talebin buluşturulması, iç piyasadaki liberalizasyon, fiyat mekanizmalarının da hub’laşmada önem taşıdığını aktardı.
Öğütçü, Çin’in şu anda dünya enerji sisteminin ikinci önemli gücü olduğunu belirtti. Tüketimde Amerika’yı geçtiğini, ancak üretimde de söz sahibi bir ülke olduğunu belirtti. Kaya gazı rezervlerinin çok zengin olduğunu, ancak enerji güvenliğini sağlamak için görünür gelecekte Çin’in ithalata devam edeceğini belirtti.
Zengin enerji kaynakları bulunan ülkede nükleer enerji projeleri de bulunduğunu aktardı. 2030-2035 yılları arasında faaliyet göstermekte olan 400 santralin yaklaşık yarısının emekliye ayrılacağını, bunların yenilenmesinde fourth generations teknolojilerinin kullanılacağını ve Çin’in bu projelerde öne çıkmasının beklendiğini aktardı. Ülkenin düşük maalliyetlerle küçük reaktörler inşa etme konusunda çalıştığını ekledi.
Doğalgaz alanında Türkiye’nin enerji koridoru olması konusuna da değinen Öğütçü, ülkenin çevresindeki gaz rezervlerini değerlendirdi. Doğu Akdeniz’deki gaz fırsatlarının ileride hareketlenebileceğini belirtti. Ciddi bir sorun çıkmaması halinde İran gazının da 2018 yılından itibaren 4 milyar metreküple başlayıp Türkiye’ye gelmesinin söz konusu olduğunu ekledi. TANAP projesinin gelişmekte olduğundan bahsetti. Rusya’nın AB’nin uyguladığı yaptırımlar ve kısıtlamalardan dolayı boru hattını Yunanistan’a çektğini, ancak bundan dolayı doğacak artı maliyetler olacağını belirtti. İleride yapılacak projelerde diğer ortakların kimler olacağı ve küresel oyuncuların bu konuda düşüncelerinin de önem teşkil edeceğinin altını çizdi. Enerji koridoru olmak
için Türkiye’nin eşsiz bir fırsat sunduğunu, bu bağlamda sürecin Hükümet tarafından ihtiyatla sürdürülmesi gerektiğini belirtti.
Türkiye’nin özellikle petrol ve doğal gaz oyununda, henüz küresel bir oyuncu olmadığını, bunun için Kuzey Irak ve Doğu Akdeniz bölgesindeki fırsatların değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Doğu Akdeniz gazında hükümetin özel sektörün önünü açması gerektiğini aktardı.
Uluslararası yatırımlarda DEİK’e düşen rollere değinen Öğütçü, büyükelçiliklerimiz ve temsilciliklerimiz aracılığıyla bu ülkelerle ticari münasebetlerimizin arttırılması gerektiğini belirtti. Bu ülkelerde öne çıkan ticaret ve yatırım fırsatlarının öğrenilmesinin önemli olacağını aktardı. Afrika’ya yatırım yapmayı planlayan grupların T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile birlikte çalışmalar gerçekleştirmesi, bu çalışmalara ortak olarak gidilmesi durumunda söz konusu projelere eklenecek kamu güvencesi ve gücünün yatırımcılar için bir güvence olacağını açıkladı. DEİK’in bu yönde projelerde bulunmasının faydalı olacağını ekledi. Hedef bölgelerdeki ihtiyaçların tespit edilmesi ve düzenli bir yatırım organizasyon planı yapılmasının kalıcı yapılar
oluşturacağını belirtti.
Öğütçü, Ülke olarak hedeflenen 50 milyar dolar yatırım planına ulaşmamız için bunu yapabilecek kapasitede şirketlerimizin olması gerektiğini belirtti. Sadece devlet yatırımlarıyla bunun başarılamayacağını, ancak hükümet desteğiyle özel sektörün gerçekleştirebileceğini belirtti. Devletin, özel sektöre hem siyasi olarak hem de risklere karşı sigorta sağlayarak stratejik destek sağlaması gerektiğini aktardı.
Türk firmaları için hedef bölge haline gelen Afrika hakkında görüşlerini bildiren Öğütçü, bölgede Çin ve Türkiye’nin yaptığı işlerle dikkat çektiğini belirtti. Afrika’daki yatırımların geri dönüşlerinin yüksek olduğunu, ancak bununla birlikte risklerin de fazla olduğunu belirtti. Bu riskleri bertaraf etmek için Afrika piyasasına girip uzun soluklu yatırımlar yapmak isteyen Türk şirketlerinin uluslararası ortaklarla çalışmasının faydalı olabileceğini belirtti.
Raporun tümü için tıklayınız: Sonuç Raporu