
Rüzgar enerjisine evet, ama…
Mehmet Öğütçü – 4 Nisan 2014 – Londra
“Bekara karı boşamak kolaydır”; enerji konularında da şayet doğrudan sizin hayatınızı, çevrenizi, doğal yaşam alanınızı, sevdiklerinizi etkilemiyorsa, üretilecek her kilovat saat elektriğin ülke ekonomisi açısından taşıdığı hayatı önemi ballandıra ballandıra anlatır; çevreye ve insan sağlığına olası zararlarının – herhangi bilimsel ve kanıtlanmış veriye başvurma gereği duymadan – katlanılması gereken bir zorunluluk olduğunu yüksek sesle dillendirebilirsiniz.
***
Doğrudur, Türkiye’nin yumuşak karnıdır enerji. Doğrudur, süratli kalkınma, dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına katılması, yeni iş imkanları açılması, medeniyetin enerjiyle işleyen nimetlerinden yararlanılması için olmazsa olmazdır.
Doğrudur, önümüzdeki 20 yıllık dönemde tüketim merkezlerinden gelen talepleri karşılayabilmesi için ülkemizin mevcut elektrik üretim kapasitesini yüzde 100 arttırması gerekiyor. Doğrudur, petrol, doğal gaz, nükleerde göbeğimizden dışa bağımlı olduğumuz, her yıl 50 milyar dolar enerji ithal faturası ödediğimiz, enerji güvenliğimiz; iklim değişikliğinden kaçınmamız ve uluslararası rekabet gücümüzü arttırmamız için rüzgar, güneş, jeotermal, hidro elektrik kaynaklarına daha fazla yönelmeliyiz.
2023’e kadar dış kaynaklara olan bağımlılığımızı azaltacak şekilde, iç kaynaklardan azami ölçüde yararlanmayı, elektrik üretiminin yüzde 30’unun (yaklaşık 20 GW) yenilenebilir kaynaklardan temin edilmesini hedefleyen bir yaklaşım benimsedik.
Buna kimse itiraz etmiyor. Hepimiz can-ı gönülden destekliyoruz.
Gerçekten de Türkiye, yenilenebilir enerji kaynaklarının çeşitliliği açısından birçok ülkeye kıyasla son derece elverişli bir konumda. Zengin, değerlendirilmeyi bekleyen hidrolik enerji, biyokütle, rüzgâr, biyogaz, jeotermik ve güneş enerjimiz var.
***
Rüzgardan enerjinin tarihi taa Milattan Önce 2000’e kadar uzanıyor. Yani, neredeyse 4 bin küsür yıldır kullanılıyor. Antik dönemde denizciler, bugün olduğu gibi, yelkenlerini onunla doldurmuşlar açık denizlere seyrederken. Çiftçiler rüzgar gücünü su çıkarmada ve buğday öğütmede kullanmışlar.
Maliyetleri düşüren, verimliliği arttıran devrimci rüzgar türbini tasarımları geliştirildi Sheerwind, Saphon ve Makani gibi şirketler tarafından. Ancak şimdiye kadar sağlanan geleneksel teknolojik iyileştirmeler – ki maliyetleri sadece birkaç yıl içinde yüzde 43 azalttı – daha düşük ağırlık, daha uzun kule, iyileştirilmiş pervane ve daha iyi lojistik anlamına geliyor. Görüntü, gürültü ve sağlık sorunlarına engel olma kaygısı çok ön planda değil.
Dünyanın en hızlı büyüyen yenilenebilir enerji kaynağı rüzgar. ABD’de kurulu rüzgar enerjisi kapasitesi 60 GW civarında; her bir GW yaklaşık 240,000-400,000 civarı eve elektrik sağlıyor. Dünya çapında bakıldığında Avrupa bu sektörde 117 GW ile dünya lideri. Çin, her yıl 10 GW rüzgar kapasitesi ekliyor. Küresel rüzgar enerjisi kapasitesi bu hızla artarsa, öyle görünüyor ki şimdiki 318 GW’dan 2020’ye kadar 760 GW’a fırlayarak ikiye katlanmış olacak.
***
Ülkemizde rüzgardan elektrik üretimi nisbeten yakın geçmişte başladı, muazzam bir süratte ilerliyor. Rüzgâr enerjisi, yenilenebilir enerji kaynakları arasında Türkiye’de gelişmeye en açık olanı 48 GW’lik (38 GW kara ve 10 GW deniz) rüzgar potansiyeli ile birçok Avrupa ülkesinden daha yüksek bir potansiyele sahip olmasına rağmen rüzgar kurulu gücümüz bu ülkelerin çok gerisinde.
Rüzgar enerjisinde kurulu gücünü geçen yıl yüzde 28 artışla 2,9 GW’a yükselten Türkiye, Avrupa’da Hollanda’yı geride bırakarak 10. sırada yer aldı. Türkiye’de en fazla rüzgar santralinin bulunduğu Ege Bölgesi, rüzgar enerjisi kurulu gücünün yüzde 40′ına (1,2 GW) sahip. Bu bölgeyi yüzde 35 ile (1,05 GW) Marmara Bölgesi izlerken, Akdeniz Bölgesi yüzde 14 oranındaki (435 MW) kurulu güçle üçüncü sırada yer alıyor.
Rüzgar enerjisi alanında 2014′te inşaat izinlerinin alınması halinde 1,2 milyar avroluk yatırım öngörülüyor. Rüzgar enerjisindeki kurulu gücünü 5 yılda 8 kat artıran Türkiye, bu yıl 800-1000 MW’lik ilave ile bu gücünü 4 GW’a çıkarmayı hedefliyor.
Rüzgar gülleri için en iyi performans alınacak coğrafya genellikle tepeler ve deniz kıyılarıdır ki rüzgarı en iyi şekilde yakalanabilsin. Ancak insanların yoğun yaşamadığı ve ekonomik, doğa, tarihi değeri nisbeten düşük bölgeller seçilmelidir, alternatif maliyeti iyi ölçülerek.
***
Temiz enerji kaynakları her zaman öyle anlatıldığı gibi tümüyle ekolojik değildir. Onlara gözlerimiz, kulaklarımız kapalı, bilimsel araştırmaları gözardı ederek tapınmanın anlamı yok. Başlangıçtan akıllı, doğa ve insan odaklı bir yaklaşım benimsenmelidir. Rüzgar türbinlerinin uluslararası alanda genel kabul görmüş başlıca olumsuz yönleri şöyle özetlenebilir:
– Gürültü rahatsızlığı. Rüzgar enerjisi kirlilik yaratmamakla birlikte, onca teknolojik iyileştirmeye rağmen, ciddi gürültü yaratabilmektedir. İlk zamanlarında tartışılmıyor ve dikkati çekmiyor olsa da rüzgar güllerinin çevre hassasiyeti yüksek bilim adamlarınca önemsenen elektro manyetik kirlilik yaratıyor olduğunu unutmamak lazım.
Yüksek gerilim hatlarından kaynaklanan mahzurların rüzgar gülleri için de geçerli olduğuna dair araştırma sonuçları var. Enerji firmalarınca belli ölçüde bloke ediliyor oldukları ileri sürülse de sonuçta her bir direkte rotorların çevirdiği bir yüksek kapasiteli elektrik motoru bulunduğu, bu motorların yarattığı elektro manyetik alanın ve bu alanda rüzgarın şiddetindeki değişmelere bağlı olarak meydana gelecek dalgalanmaların etkisinin rüzgar güllerinden oluşan bir çiftlikte ister istemez çok artacağı savlanıyor.
Doğrudur, modern rüzgar türbünleri eski tasarımlara kıyasla çok daha az gürültü yaratıyor. Gürültü, daha doğrusu uğultu, sessiz çalıştığı söylenenler için dahi rahatsız edici. Sürekli, hiç kesilmeyen bir arka plan uğultusu var. Bu birkaç değil 1o kilometreden daha fazla uzaklığa ulaşabiliyor rüzgarın yönüne bağlı olarak. Bu itibarla, rüzgâr çiftliklerinin genellikle insan yerleşimlerinden olabildiğince uzakta kurulması gerekiyor. Öyle 700-800 metre değil en az yaklaşık 2 km dışına.
– Vahşi doğal yaşama tehdit. Rüzgar güllerinin rüzgarın yönünü değiştirdiği, türbülanslara yol açtığı, bu nedenle de hem fauna hem florayı olumsuz etkilediği de belirtiliyor. Özellikle kuşlara ve vahşi hayvanlara zarar verdiği saptanmış. Her gün binlerce kuşun ölümüne, yaralanmasına sebep oluyor. Dahası, türbinlerin toprağa derinliğine kazılarak ayakta kalmaları sağlandığı için yeraltı doğal yaşamına da olumsuz etki yapıyor.
– Görüntü ve estetik bozulması. 60 metre uzunluğunda saatte 300 km hızda dönen 3 pervaneyi 20 katlı binaya oturtmuşsunuz gibi görünüyor uzaktan bakınca. Bazı insanlar rüzgar türbünlerinin aslında hoş göründüğüne inanmakla beraber çoğunluk bu konuda ters yönde düşünüyor. Doğanın sakinliğini, özgün görüntüsünü bozduğu, mekanik bir çirkinlik yarattığı düşünenler giderek artıyor.
– Hava durumu. Rüzgar çiftlikleri hemen yakınındaki bölgelerde hava durumunu etkilemektedir. Tıpkı bir teknenin motoru çalıştığında etrafına yaydığı işi ve türbülans gibi rüzgar gülleri de hava akımını, ısısını doğal olandan farklı bir mecraya yöneltmektedir. Akşamları ısınmaya, gündüzleri serinlemeye yol açmaktadır. Tabii ki iklim değişikliğine karbon emisyonlarını azaltarak sağladığı faydayı inkar edemeyiz.
– İnsan sağlığı üzerine etkisi. İngiliz üniversitelerindeki araştırmalar, rüzgar çiftliklerinin insanlarda tedirginliğe, öfkeye ve bazı sağlık sorunlarına sebebiyet verdiğini gösteriyor. Türbünlerden çıkan ses ve tam duyulamayan, net algılanamayan alt-ses dalgaları psikolojik düzensizlikler yaratabiliyor. Doğrudan olmasa da gürültü algısı zamanla strese yol açıyor. Benzeri sıkıntıları otoyola ya da havaalanına yakın alanlarda yaşayanlarda da tesbit etmişler.
***
Bu saydığımız olumsuz etkilerden hareketle rüzgar enerjisinin istenmediği gibi bir sonuç çıkartılmamalıdır. Elbette gerekli, elbette diğer enerji kaynaklarına kıyasla daha temiz ve çevre dostu.
Önemli olan, ne pahasına olursa olsun rüzgar türbinini yerleştirip elektriği üretmektense doğal habitata, çevreye, insanların görüntü ve gürültü kirliliğinden, sağlık sorunlarından muzdarip olmalarına yol açmadan, özellikle de turistik ve tarihi yörelerden mümkün olduğunca uzakta inşa edilmelerini temel politika tercihi olarak benimsemek gerekiyor.
Aksi taktirde, okyanusta damla kadar enerji üretmek için başka üstünlükleri bulunan eşsiz bölgeler ekonomik, kültürel, turistik ve doğal kayıplara maruz kalacaktır. Bu gerekçeler güzelim nehirler üzerine kurulan küçük hidroelektrik santralları, kömürle çalışan termik santrallar ve üzerine her bir MW enerji için 4000 panel yığılmış verimli araziler için de sözkonusu.
Sakın Avrupa’da, Amerika’da bundan kimse şikayetçi değil diye bir savunma mekanizması da geliştirmeye çalışmayalım. Bu doğru değil. İnsanlar, şikayetçi. Yaşadıkça, bilimsel deneyler yapıldıkça “temiz enerji”ye farklı nedenlerle muhalefet zamanla artıyor. Hatta tek parti diktası altında yaşayan Çin’de bile olumsuz etkilerinden şikayetçiler, sokağa dökülüp protesto ediyorlar.
Enerjide yurtdışı bağımlılığı azaltma ve cari açığı kapatma çok önemli ama Çeşme gibi gözümüzün içi gibi korumamız gereken yerlerin sırtından sağlamayalım ilave enerjiyi. Yerini iyi seçelim. Oldu bittilerden kaçınalım. Vur deyince öldürmeyelim.
Herşey yasalara, mevzuata uygun diyerek de elimizi yıkayıp sıyrılamayız bu işten. Gerekirse rüzgarı çiftliklerinin olumsuz yönleri ortaya çıktıkça, insanları rahatsız ettikçe onları da değiştirelim. Çevre etki değerlendirmesini daha insanı kıstaslara bağlayalım.
Benim için “dünya’nın başkenti” olan Çeşme, rüzgar enerjisinde eşsiz bir konumda. Çeşme, aynı zamanda tatil beldesi, doğa harikası ve tarihi kent olarak da eşsiz bir konumda. Rüzgar türbinleri İzmir’den Çeşme’ye yol boyunca inci taneleri gibi dizilmiş ama onların kentin içinden görülmesine, yakın çevresindeki yerleşimlere görüntü, ses ve hava akımı kirliliği yaratmasına fırsat verilmemelidir.
Projelere sadece ticari pencereden bakmayalım böylesine uzun vadeli yansımaları olacak bir yatırımda. Yerel toplulukların desteğini almayan, hizmet edeceği insanların hassasiyetlerini dikkate almayan projeler başarılı olamaz orta ve uzun vadede.
***
Sonuçta, unutmayalım ki, enerji dahil herşey insan için. İnsanlara “biz sizi sizden daha iyi düşünürüz demeyin” isterseniz. Lütfen yeniden gözden geçirin rüzgar güllerinin yer seçimini. Ve ileride onarılması mümkün olmayan hatalar yapmayalım.